-
1 saat on bir buçuğu çalmak
-
2 bir buçuk
1) eineinhalb, anderthalb\bir buçuk litre/kilometre eineinhalb Liter/Kilometer\bir buçuk saat önce/sonra eineinhalb Stunden vorher/nachher2) ( saati bildirirken) halb zwei\bir buçukta um halb zweisaat \bir buçuk es ist halb zwei -
3 saat
час (м) часы́ (мн)* * *- ti1) час, вре́мяsaatinde — в устано́вленное вре́мя, в назна́ченный час
saat kaçta? — в кото́ром часу́?
saat kaçtır? — кото́рый час?, ско́лько вре́мени?
o saatte orada kimse bulunmaz — в э́то вре́мя там никого́ нет
2) часыsaati çaldı — а) про́бил чей-л. час; б) наста́ло / пришло́ вре́мя (чего-л.)
bilek / kol saati — ручные часы
3) тех. указатель, счётчик; ме(т)р ( в названиях приборов)gaz saati — газомер, газовый счётчик
••- saat başına ücret
- saat bu saat
- saati çaldı
- saat gibi
- saat gibi işlemek
- saat on bir buçuğu çalmak
- saati saatine -
4 saat
",-ti 1. hour. 2. time; time of day. 3. clock; watch; timepiece. 4. (electricity, gas, or water) meter; taximeter; speedometer. 5. an hour´s walk; the distance that can be traveled in an hour. - ayarı time signal (used to regulate timepieces). -i ayarlamak 1. to set a watch or clock in accordance with the correct time. 2. to adjust a watch or clock (so that it doesn´t go too fast or too slow). - başı 1. on the hour. 2. constantly, every whipstitch. - başı galiba! Why is everybody so quiet? (said jocularly when there is a general lull in the conversation). - be saat from hour to hour, hourly, with every passing hour. - bu saat. colloq. The time to do it is right now! - çemberi/dairesi astr. hour circle. - gibi like a clock, like clockwork, in a very smooth and orderly way. - kaç? What time is it? - kaçta? At what time?/When? - kösteği watch chain. - kulesi clock tower. -i kurmak to wind a clock or watch. - on bir buçuğu çalmak to be nearing the end of one´s life, for time to run out on one. - on birde very late in life, very late in the day. -i saatine on time, punctually. -i saatine uymamak (for someone) to be very capricious, be very unpredictable. - tutmak to time something or someone. - vurmak for a clock to strike the hour." -
5 halb
halb [halp]I adj1) yarım, yarı;eine \halbe Stunde yarım saat;eine \halbe Note mus ikilik;ein \halber Ton yarım ses;zum \halben Preis yarı fiyatına;\halb Hamburg Hamburg'un yarısı;nichts H\halbes und nichts Ganzes ( fam) ne hesaba gelmek, ne de kantara;keine \halben Sachen machen ( fam) yarım yamalak iş yapmamak;\halb und \halb yarı yarıya;mit jdm \halbe-\halbe machen ( fam) biriyle yarı yarıya bölüşmek2) ( Zeitansage) buçuk;es ist \halb drei saat iki buçuk;es ist \halb eins saat yarım;um \halb drei iki buçukta;es ist zehn ( Minuten) vor \halb drei iki buçuğa on (dakika) var;es ist zehn ( Minuten) nach \halb drei iki buçuğu on (dakika) geçiyor;II adv;nur \halb zuhören pek dinlememek;\halb öffnen aralamak;das Zimmer ist \halb so groß/so teuer wie das andere bu odanın büyüklüğü/fiyatı ötekinin yarısı;das ist \halb so schlimm bu pek o kadar kötü değil;sie ist \halb taub bir kulağı duymaz, ağır işitirsich \halb totlachen gülmekten katılmak
См. также в других словарях:
saat on bir buçuğu çalmak — yaşı çok ilerlemiş olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
saat — is., ti, Ar. sāˁat 1) Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış dakikalık zaman dilimi, zaman parçası Karabalçıklı çiftliği kasabadan sıkı yürüyüşlerle bir saat çeker. R. N. Güntekin 2) Vakit, zaman Oyuncular meyus olmayarak gene saati… … Çağatay Osmanlı Sözlük